Yükleniyor...
Sanat Durağı’nda siz izleyicilerimize hayat damarlarımızdan biri olan sanat ve sanatçılarımızın bizlere ilham veren hikâyelerini anlatıyoruz. Bu yolculuğa çıktığımızdan bu yana her hafta bir durakta dinleniyoruz. Birçok Yeşilçam ustasını anarken durağımızda sürekli karşımıza çıkan bir isim var. Kim, dediğinizi duyar gibiyim. Biz de kendisini merak ettik ve aynı durakta buluştuk. Evet efendim, daha fazla uzatmadan kendisini takdim edelim.
Senarist, yapımcı ve yönetmen Ertem Eğilmez…
Geniş izleyici kitlesinin ilgisini çeken kalabalık kadrolu güldürüleriyle Türk sinemasında bir tarz oluşturan Ertem Eğilmez…
Üretkenliğiyle tanınan Eğilmez, 60 yıllık hayatında; 44 filmin yönetmenliğini, 92 filmin yapımcılığını üstlendi. Aralarında Kemal Sunal, Münir Özkul, Adile Naşit, Şener Şen, Halit Akçatepe, Ayşen Gruda ve Zeki Alasya gibi oyuncuların Türk sinemasında varlık göstermesine öncülük etti.
Eğilmez ekolü içinde oyuncuların yanı sıra yönetmenler, senaryo yazarları da yetiştirdi. Örneğin, o tarihlerde Ses dergisinde yazarlık yapan, günümüzün önde gelen yönetmenlerinden Yavuz Turgul’un sinemaya geçişine Ertem Eğilmez vesile oldu. Bu yönüyle Eğilmez, sadece komedi filmleri çeken bir yönetmen değil; sinemamıza pek çok oyuncu, senaryo yazarı ve yönetmen kazandıran üretim sisteminin de mimarı olan bir kişiliktir.
Hababam Sınıfı, Şaban Oğlu Şaban, Köyden İndim Şehire, Canım Kardeşim gibi yapımları bugün bile zevkle izleniyor.
Filmlerinin her sahnesi, her diyaloğu, her repliği ezbere biliniyor. Peki, filmin çekilmesinin üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen filmleri neden her yeni nesle hitap ediyor?
Gelin önce Ertem Eğilmez kimdir? Birlikte bakalım.
Aslen Konyalı olan Ertem Eğilmez, 1929 yılında doktor olan babasının görev yaptığı Trabzon’da dünyaya geldi. Lise öğrenimini Konya Lisesi’nde tamamladı. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Kadıköy’de “Doğruluk Bakkaliyesi” isimli bir bakkal dükkânı açtı fakat kısa sürede iflasla sona eren bu iş tecrübesinin ardından askerlik görevini tamamladı.
Askerden döndükten sonra, Refik Erduran’la birlikte Çağlayan Yayınevi’ni kurdu. Çağlayan Yayınevinin çıkardığı ilk kitap, Refik Halit Karay’ın “Yeraltında Dünya var” isimli romandır. Bu ilk yayını, büyük başarı kazanır ve Eğilmez’in deyimiyle “piyasaya bomba gibi düşer.”
Yayınladığı cep kitapları yüz binleri aşan satış rakamlarına ulaştı. Cep kitapları tecrübesinden sonra, Kemal Tahir’e Mickey Spilane’nin meşhur kahramanı Mayk Hammer’in serüvenlerini konu alan yerli polisiye romanlar yazdırdı. Böylece Türkiye’de bir nevi “korsan yayımcılık” dönemini başlattı.
Çağlayan Yayınevinin kurulduğu 1954 yılında Ertem Eğilmez bir başarıya daha imza attı. Bünyesinde pek çok yazar ve karikatüristin yetiştiği “Tef” adlı mizah dergisini çıkardı. Tef dergisi 54 sayıdan sonra yayına ara verdi.
Bir gün, Tef Dergisi’nde tanıştığı Münir Özkul ile sokakta yürürken bir film setine denk geldi. Yönetmen Memduh Ün’dü. Ertem Eğilmez, Memduh Ün’e bakıp, “Ne güzel bir iş bu. Adam, rayın (şaryo) üzerinde gidip geliyor. Ben de bu işi yapacağım” dedi. Ardından da 1961’de Efe Film’i kurdu. Birkaç yapımcılık denemesinden sonra işler yolunda gitmeyince Efe Film’i kapattı.
Münir Özkul, “Bak Ertem, bugüne kadar 18 meslekte batıp kaçtın. Bu iş bata bata öğrenilir. Bu kez kaçma, gel yeni bir şirket kur. Emin ol başarılı olacaksın” dedi.
1964’te Nahit Ataman ile Arzu Film’i kuran Ertem Eğilmez, “Fatoş’un Fendi Tayfur’u Yendi” ile sinemadaki ikinci dönemine başladı.
Her türü denediyse de genel olarak, kolay izlenen ve geniş izleyici kitlesinin ilgisini çeken güldürü filmleri yönetti diyebiliriz. Eğilmez’in gerek yönetmen gerekse Arzu Film bünyesinde yapımcı olarak ürettiği filmler Türk sinemasının bir dönemine damgasını vurdu.
Ertem Eğilmez sinema kariyerindeki ilk ödülünü, ‘Bir Millet Uyanıyor’ filmi ile 1967 Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Tarihî Film Ödülü’nü kazandı. Milli Mücadeleyi konu alan “Bir Millet Uyanıyor’da başrolleri Kartal Tibet, Münir Özkul, Erol Taş ve İhsan Yüce paylaştı.
Ertem Eğilmez, yönetmen olarak güldürü niteliğinde birçok komedi filmine imza atarken, 1965-1972 yıllarında bir dizi aşk filmi üretti. Bu yıllarda adı “aşk filmlerinin unutulmaz yönetmeni”ne çıkan Eğilmez, “Senede Bir Gün”, “Nilgün”, “Küçük Hanımefendi”, “Sürtük” gibi yapımlarla geniş seyirci kitlesine ulaştı. Özellikle, Bernard Shaw’dan ünlü Pygmalion uyarlaması “Sürtük” romantik dramıyla 1965 yılının hâsılat rekorunu kırdı. Erişilen gişe başarısının büyüklüğü sebebiyle Ertem Eğilmez 1965 yılında siyah beyaz olarak çektiği filmi, beş yıl sonra bu defa renkli olarak ve bire bir aynı sahnelerle yeniden çekti.
Ertem Eğilmez’in sinemacılık kariyerinin dönüm noktası olan “Sürtük” kalabalık oyuncuların yer aldığı gazino sahneleri, hareketli kamerayla çektiği aksiyon sahneleri ve başarılı oyuncu yönetimiyle meslek hayatında ustalaşmaya başladığını göstermiştir. Bu başarı Eğilmez’e önemli bir şöhret ve güç kazandırdı. O artık meşhur “Sürtük” filminin yapımcı ve yönetmeniydi.
Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde 1970’te En İyi Yönetmen Ödülü, 1972’de ise En İyi İkinci Film Ödülü’nü kazandı.
Eğilmez, filmleştirilmesi oldukça güç sayılan Rıfat Ilgaz’ın Hababam Sınıfı romanını 1975’te beyaz perdeye aktardı. Sadece beyaz perdeye aktardı diyerek geçemiyorum. Gelin bu sancılı süreç nasıl yaşanmış bir bakalım.
Romanın gördüğü ilgiden etkilenen Zeki Alasya, Hababam Sınıfı’nı tiyatro oyunu hâline getirmek için ünlü edebiyatçıya bir mektup yazarak izin istedi. Rıfat Ilgaz, mektupla izni verdi.
Zeki Alasya 1966 yılında, Metin Akpınar, Ahmet Gülhan, Ercan Yazgan, Ulvi Uraz, Zihni Küçümen ve Suzan Uztan’ın kadrosunda yer aldığı ‘Hababam Sınıfı’nı Ulvi Uraz Tiyatro Topluluğu’nda sahneledi.
Oyunun büyük ilgi görmesi üzerine Orhan Günşiray ile Atıf Yılmaz, Hababam Sınıfı’nı Sadri Alışık’ın başrolünde yer alacağı sinema filmi hâline getirmek istedi.
Ne var ki sansür kurulu, “Türk eğitim yönteminin taşlamasını yaparak kötü göstermesi” gerekçesiyle senaryoya izin vermedi…
1972’de Zeki Alasya, Hababam Sınıfı’nı filme alması için Ertem Eğilmez’e destek verdi.
Hatta bu konuda oldukça ısrarcı oldu. Ertem Eğilmez, Hababam Sınıfı’nı beyazperdeye aktarmak istiyordu ama daha önce birçok meslektaşının karşılaştığı sansür kurulunun vetosuyla kendisinin de karşılaşacağını biliyordu.
Ama Ertem Eğilmez, “Aman boş ver “diyecek bir adam değildi. Yapılması zor olan işler ona cazip geliyordu. Rıfat Ilgaz, romanının film hâline getirilmesini istediği için kendisinden sinema haklarını talep eden Ertem Eğilmez’in de şansını denemesini istedi.
Ertem Eğilmez, tek filmlik anlaşma yaptıktan hemen sonra işe koyuldu. Sansür kurulunun Hababam Sınıfı’nın filmini veto etme nedenini biliyordu. Eğitim sistemi eleştiriliyordu.
Umur Bugay’a bir senaryo yazdırdı. Eğitim sistemini eleştiren bölümler yumuşatılarak yenilendi.
Sansür kurulunun senaryonun çekilmesine onay vermesiyle Hababam Sınıfı, Ertem Eğilmez tarafından film hâline getirildi.
Romanda Damat Ferit yoktu ama Ertem Eğilmez, Tarık Akan’a olan sevgisinden dolayı filme yeni bir karakter ekledi. Aynı şekilde Adile Naşit için Hafize Ana’yı. Kel Mahmut’u hangi oyuncunun canlandıracağı zaten belliydi. Sinemacılıktaki ilk gününden beri yanında olan Münir Özkul.
Öğrencilerse gazete ilanına başvuranlar arasından seçildi. İkinci film, Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı ile ana kadroya Şener Şen de eklendi.
Ertem Eğilmez’in inatçılığı ve pratik zekasının ürünü olan, sadece 11 günde çekilip 6 günde kurgusu yapılarak sete çıkılışının 17’nci gününde gösterime giren Hababam Sınıfı, Türk sinemasının en çok sevilen iki filminden biri oldu. Ertem Eğilmez, aynı zamanda romanda olmayan birçok unsuru hikâyeye ekledi. Film, dönemin gişe rekorlarını kırdı.
Ertem Eğilmez için senaryo bir filmin en önemli yapıtaşıydı. Yönetmen istediği kadar yetenekli, güzel, yakışıklı oyuncu istesin. Senaryo kötüyse bunların hiçbir kıymeti yoktu.
Arzu Film’in oyuncuları, senaristleri, Ertem Eğilmez’in Gümüşsuyu’ndaki evinde toplanır, çekilmesi planlanan filmle ilgili fikirlerini ortaya koyarlardı. Sonuçta ortaya çıkan üründe herkesin payı vardı.
Aynı zamanda ekibin yemek işlerinden sorumlu olan Sadık Şendil, ortaya çıkan taslağı senaryo hâline getirirdi. Ertem Eğilmez de senaryoyu kontrol eder, eklemeler, çıkarmalar yaptıktan sonra sete çıkılırdı.
Senaryonun daha zengin içerikli olmasını, oyuncuların çekim öncesinde birbirleriyle iyice kaynaşmasını, birbirlerinin huyunu, suyunu öğrenerek aralarında güçlü bir bağ oluşmasını sağlardı. Bu durum da Ertem Eğilmez’in olmazsa olmazı olan samimiyetin izleyiciye yansımasını kaçınılmaz kılardı. Arzu Film’in yılda 7 film çekebilmesinin bir sırrı da buydu işte.
Hababam Sınıfı’nın başarısı üzerine devam filmleri çekti: Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı, Hababam Sınıfı Uyanıyor, Hababam Sınıfı Tatilde ve Hababam Sınıfı Güle Güle.
Köyden İndim Şehire’nin setinde…
Ertem Eğilmez’in felsefesi ‘İyilerle kötüler arasındaki mücadelede mutlak zafer her zaman iyilerin olmalıdır’ üzerineydi.
Filmlerinde bu felsefesinin altını özellikle kalın bir şekilde çizdi.
1971’te verilen askeri muhtıra… Sonrasında yaşanan siyasi iktidarsızlığın etkisiyle meydana çıkan ekonomik krizler ve terör olayları. Margarin, gaz yağı, tüp gaz kuyrukları. Enerji üretimi yoksunluğundan kaynaklanan elektrik kesintileri. Siyasî görüşü nedeniyle komşunun komşuyu polise ihbar etmesi, kardeşin kardeşi düşman bellemesi, kahvehanelerin taranması, ülkedeki olumsuzluklar yetmezmiş gibi yurt dışında diplomatlarımızın suikastlere kurban gitmesi.
Türkiye’nin yokluk çektiği, acının ve hüznün karabulut gibi çöktüğü dönemde Ertem Eğilmez, filmlerinde ön plana arkadaşlığı, mahalle kültürünü, ailenin kutsallığını, saflığı ve çektikleri tüm acılara rağmen iyilerin güneşli günlere kavuşacağını, kötülerinse yaptıklarının yanına kâr kalmayacağını, insanlara anlatarak umut aşıladı.
1980-81 sezonunda Kanlı Nigar adlı müzikli oyunu sahneye koydu. 1980’den 1984’e uzak kaldığı sinemaya Namuslu filmiyle geri döndü. 1980 yılında çektiği Banker Bilo ve 1984’te Namuslu filmleriyle, Türkiye’nin temel sorunlarını kendine özgü mizahi bakış açısıyla ele aldı.
Ertem Eğilmez, son olarak 1988 yılında ‘Arabesk’ filmini yönetti.
Türk sinemasında bir ekol yaratan Ertem Eğilmez, kendisi gibi sinemacı olmak isteyen oğlu Ferdi Eğilmez’e izin vermedi. Sakın şaşırıp kalmayın, devam ediyoruz. Bakalım neler duyacaksınız.
Babasının izin vermemesi üzerine Ferdi Eğilmez, dil öğrenimi görmek için İtalya’ya gitti. Babasından gizli olarak Roma’da sinema eğitimi almaya başladı. Ertem Eğilmez, oğlunun sinema eğitimi aldığını duydu. Oğlunu ziyaret etti. Duyduğu doğruydu. Oğlu gece uyurken bir mektup yazıp Türkiye’ye döndü.
Ferdi Eğilmez, uyandığında mektubu gördü.
“Ben oğlumla itimat üzerine kurulu bir ilişki hayal etmiştim. Bayağı uzak kalmışız demek ki. Üzerinden etkimin geçtiğini hissediyorum. Bu beni çok sarstı. Hayat inişli çıkışlı bir süreçtir, mutlu olmanı dilerim.”
Ertem Eğilmez, oğluna küstü. Ferdi Eğilmez, sinema eğitimini tamamlayıp İtalya’dan döndükten sonra çalışmak için Türker İnanoğlu’nun şirketi olan Erler Film’e girerek yönetmen asistanlığı yapmaya başladı.
Yıl 1988… Ertem Eğilmez, Arabesk’in yönetmeni. Filmin yapımcısı ise oğlunun yanında çalıştığı Türker İnanoğlu… Film çekimleri sırasında hastalandı. Şener Şen, Ertem Eğilmez’e Ferdi Eğilmez’in iyi bir asistan olduğunu söyleyerek filmde kendisini asiste etmesi gerektiğini söyledi.
Ertem Eğilmez bunun üzerine oğlunu arayarak Cihangir’deki evine çağırdı. Önce diplomasını istedi, ardından da asistanlığını yapması için kaç lira istediğini sordu;
”Bin lira istiyorum.”
“Hadi oradan, Türker Ağabey’in o kadar para vermez adama.”
“Zaten vermiyor, ben senden istiyorum.”
“Babanı mı dolandırıyorsun ulan?”
Bu konuşma babayla oğlu arasındaki küslüğü sona erdirdi.
Ertem Eğilmez, Arabesk’in çekimleri sırasında hastalığının ilerlemesi sonucu hastaneye yatırıldı. Çekimlere Ferdi Eğilmez devam etti. Ertem Eğilmez, çekilen sahneleri hastanede izleyerek oğlunu yönlendirdi. Şubat 1989’da gösterime giren Arabesk, dönemin izleyici rekorunu kırdı.
Bir gün, oğlunu karşısına alarak kendisinden sonra Arzu Film’i kapatmamasını vasiyet etti.
Ertem Eğilmez, 21 Eylül 1989’da 60 yaşında hayatını kaybetti.
Ferdi Eğilmez, babasının ölümünden sonra öğrendiği bir detay vardı. Meğer, Türker İnanoğlu’na “Benim çocuk senin şirketinde çalışıyormuş. Ona yönetmen asistanlığı işleri ver” diye ricada bulunmuş.
Meğer başta sinemacı olmasını istemese de kendisinin yolundan gitme konusunda azimli olmasından etkilendiği oğlunun sinemacı olması için Türker İnanoğlu ile iş birliği yapmış.
Yaşamı boyunca asla pes etmeyen Ertem Eğilmez’i saygıyla anarak ve onun sözleriyle yayınımızı bitiriyoruz.
“Gülmek ve ağlamak haddizatında birbirinin kardeşidir. Bu kardeşlik hayatın çekilmiş bir resmiyken, insanların önyargılarını kırmak, zor da olsa vesveseleri bir kenara atıp, günümüze uyarlayarak kof filmler yapmadığımız takdirde her daim izlenirler.”