Yükleniyor...
Doğu Anadolu’da 1920 yılı sonunda Türk birliklerinin Ermenilere karşı kazandıkları başarı sonrası, İngiltere “Ermeni Sorunu”nu Milletler Cemiyetine götürmüş, konunun görüşülmesi için de 21 Şubat-22 Mart 1921 tarihlerinde Londra’da bir konferans toplanmasını sağlamıştı. Konferansa katılan Ermeni Heyeti, Sevr Antlaşması’nın yürürlükte kalması için ısrar etmiş ve Kilikya bölgesi için de özerklik istemişti. Ancak Fransız delegesi, iddia ettikleri şekilde Ermenilerin Kilikya bölgesinde çoğunluğu teşkil etmediklerini ve mevcut durumun değiştirilmesinin mümkün olmadığını belirtmişti.
Doğu Anadolu ve Kilikya bölgesi ile ilgili yapılan görüşmeler sonunda Ermeni heyetinin ümitleri yok olurken, Ankara Hükümeti’nin Ülke içinde ve dışında siyasi gücü artıyordu. 30 Ağustos 1922’de Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin kazanılmasıyla, Avrupa’da Türkler lehine meydana gelen gelişmeler daha da arttı. Bunun üzerine İtilaf Devletleri Türk Hükümetini Lozan’da yapılacak olan barış görüşmelerine davet ettiler.
Çok sert geçen tartışmalı ve uzun bir süreçten sonra Lozan Anlaşması 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanmış, anlaşmada Ermenilerle ilgili konular, azınlık hükümlerinde genel ifadelerle yer almıştır. Bu maddelerin içerikleri özetle şöyledir:
Madde 30: Türkiye’den ayrılan arazide yerleşmiş Türk tebaası, bu arazinin intikal ettiği devletin tabiiyetinde olacaktır.
Madde 31: 18 yaşın üzerinde olup da 30. Madde gereğince Türk tabiiyetini kaybedenler, bu anlaşmanın imzalanmasından itibaren iki yıl içinde Türk vatandaşlığına geçme hakkına sahip olacaklar.
Madde 32: Bu anlaşmayla Türkiye’den ayrılan araziye yerleşmiş, 18 yaşını geçmiş ve bu arazideki yaşayanların çoğunluğundan ırkî olarak farklı olanlar; bu anlaşmanın imzalanmasından itibaren iki yıl içinde, ahalisinin çoğunluğu kendi ırkına mensup olan devletin tabiiyetine (izni şartıyla) geçebilecektir.
İtilâf Devletleri’nin ısrarıyla hazırlanan ve Lozan Barış Antlaşması’nın eki olan, “Genel Affa İlişkin Bildiri ve Protokol”e göre savaş sırasında işlenen suçların tümü affedilmiştir. Bu çerçevede Anadolu’da Yunan ordusunun ve Ermenilerin işlediği ile Türk tarafındakilerin işlediği suçlar da af kapsamına sokulmuştur.
Bu protokol’ün 6 nolu paragrafına göre: Türkiye Hükümeti, savaş dolayısıyla dağılmış aileleri yeniden bir araya getirmek ve meşru mal sahiplerinin mallarını onlara geri vermek amacıyla, müttefiklerin koruması altında ve 20 Ekim 1918 ile 20 Ocak 1922 tarihleri arasında yapılmış olan işlemlere itiraz etmemek niyetinde bulunduğunu bildirir.
Yukarıda dile getirilen ek protokolün 6 nolu paragrafındaki hükümler -doğrudan değil- genel kapsamı içinde Ermenileri de kapsamaktadır. Aynı çerçevede Balkan savaşları sırasında Balkanlardan Türkiye’ye gelmek zorunda bırakılmış olan Türk ve Müslümanların “malları, hakları ve menfaatleri” de aynı hükümler çerçevesinde korunmuştur. Bu hakları talep için belli bir süre belirlenmiş, çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümü için bir de mahkeme kurulmuştur [[1]].
Yukarıdaki protokolün 6 nolu paragrafı ile savaştan dolayı ülke topraklarından ayrılan azınlıkların ülkeye dönmelerine ve daha önce yaşadıkları bölgede sahip oldukları malları geri almalarına imkân sağlanıyordu. Bu maddenin uygulanması üç senelik bir müracaat süresiyle sınırlanmıştı. Günümüzde, üç yıllık müracaat süresi çoktan geçmiş olduğundan, hiçbir şahsın Türkiye’den bu tür taleplerde bulunma hakkı kalmamıştır.
TBMM, Ülkeyi terk edenlere ait malların açık artırmayla satışı, bedellerinin mal sandıklarına yatırılması, geri dönenlere buradan ödeme yapılması hakkındaki kanunu çıkarmıştı. Bu kapsamda ABD vatandaşlarının (Ermeni asıllı) Türkiye’den alacaklarının tazmini görüşmeleri Lozan’da başlatıldı. Başlangıçta Türkiye’den talep edilen tazminat 36.225.000 dolar idi. ABD ile uzun süren müzakereler sonunda 1934 yılında ödenecek tazminat toplamının 1.300.000 dolar olması, bunun 13 taksitte ödenmesi ve ödemeye 1 Haziran 1936 tarihinde başlanması hususlarında anlaşıldı. Daha sonra ABD tarafının yaptığı detaylı çalışmalar baz alınarak Türkiye’nin ödeyeceği miktarın, belirlenen miktardan 400.662 dolar daha az olması ve borcun 9 taksitte ödenmesi hususlarında nihai anlaşma yapıldı. Türkiye son taksiti 1944 yılında ödeyerek borcunu kapatmış oldu (AYA, 2009).
ABD Senatosunda, Lozan Anlaşmasının görüşülmesi, Ermeni Diasporası’nın engellemeleri sonucu 18 Ocak 1927 tarihine kadar geciktirildi. Bu tarihte yapılan oturumda 50 kabul, 34 ret oyu çıkmasına rağmen çoğunluk sağlanamadığından Lozan Anlaşması onaylanmamış olarak kabul edildi. Ancak Türkiye-ABD ilişkileri 17 Şubat 1927 tarihinden itibaren sanki ABD tarafından Lozan Anlaşması kabul edilmiş gibi yürütülmeye başlandı.
[[1]] Gündüz AKTAN. Lozan Barış Antlaşması ve Ermeni Sorunu. http://www.eraren.org/bilgibankasi/tr/index1_1_2.htm