19.03.2024

Millet, ülke ve dil adlarında çok anlamlılık

Millet adlarının anlamlarında topluluk – fert, dil adlarının anlamlarında bütün – parça ilişkisi vardır. Ancak millet ve dil adlarındaki çok anlamlılık bunlardan ibaret değildir.


Bu yazı “Hacettepe Türkoloji 50. Yıl Armağanı”

kitabında yayımlanmıştır. 

Webster, polysemous / polysemy (çok anlamlılık) kelimesini kısaca “marked by multiplicity of meaning” (anlam çokluğu ile işaretlenmiş) olarak açıklar (Woolf vd. 1976).

Bu kısa tanımda sadece “anlam çokluğu” belirtilmiş, ayrıntıya girilmemiştir.

Tanımı, Oxford Ansiklopedisi’nde polysemy kelimesine verilen karşılıkla biraz daha açabiliriz: “A single word form is associated with two or several related senses” (Birbiriyle ilgili iki veya birkaç anlamı olan tek bir kelime biçimi).

Tanımda yer alan “anlamların birbiriyle ilgili olması” önemlidir. Çünkü eş sesli olup da (aynı “form”a sahip olup da) birden fazla anlam taşıyan, fakat anlamları arasında bir ilişki bulunmayan kelimeler de vardır. Bu tür kelimeler, “eş anlamlı” veya “eş adlı” (homonym) olarak adlandırılır ve sözlüklerde genellikle ayrı maddeler olarak yer alır.

David Crystal’in tanımında işte bu “ayrı sözlük maddesi” ayrıntısına vurgu yapılmıştır: “a lexical item which has a range of different meanings” (farklı anlamlar silsilesine sahip bulunan sözlük maddesi) (Crystal 2008).

Doğan Aksan, “çokanlamlı öğelerde, çeşitli anlamlar arasında mutlaka bir ilişki” bulunduğunu yazar (Aksan 2000 III: 189).

Anlamların birbirleriyle ilişkili olması, anlamların birbirinden çıkmış olması demektir. Kelimelerin ilk anlamı, etimoloji araştırmalarında ortaya konulmaya çalışılır. Sonraki anlamların ne zaman ve hangi yollarla ortaya çıktığı da hem etimolojinin hem anlam biliminin konusudur. Ancak anlam ilişkileri her zaman açık değildir. Bu bakımdan bir kelimenin eş sesli mi, çok anlamlı mı olduğu bazen açıkça belli olmaz ve tartışmalı olarak kalır.

Çok anlamlılık konusunda zengin bir literatür vardır. Bu araştırmanın amacı, konuyu yeniden ele almak değil, çok anlamlılığın özel bir alanına eğilmektir. Bu özel alan da başlıkta belirtilmiştir.

Konuyu ele almamın özel bir sebebi de vardır. “Millet, ülke ve dil” adlarında çok anlamlılık olabileceği, insanların hemen hemen hiç hatırına gelmez. Bu tür kelimelerin mutlaka tek anlamlı olacağı düşünülür. Aksan’ın “Bilim ve meslek dallarının, uzmanlık alanlarının terimlerinin genellikle tek anlamlı olduğunu görüyoruz.” ifadesi  (Aksan 2000 III: 189) de bu gibi özel terimlerin tek anlamlı olduğu düşüncesini uyandırır.

Her ne kadar Aksan “genellikle” diyorsa da terimlerin tek anlamlı olduğu düşüncesi yaygındır. Bu düşünce “genellikle” de doğrudur. Ancak terimlerde ve özellikle konumuz olan “millet, ülke, dil” adlarında çok anlamlılık olabileceği, dil bilimcilerde ve Türklük bilimcilerde bile pek dikkate alınmaz. Bu sebeple bu konuyu işlemeye karar verdim.

İşe, Türkçe Sözlük’ün son baskısından (11. baskı, 2010) başlayabiliriz.

Türkçe Sözlük’te millet adları için de dil adları için de daima iki anlam verilmiştir:

Alman[1] : 1. Cermen soyundan olan halk. 2. Bu halktan olan kimse.”[2]

Almanca : 1. Hint-Avrupa dillerinin Cermence kolundan, Almanya, Avusturya ile İsviçre’nin bir bölümünde kullanılan dil. 2. Bu dille yazılmış olan.”

Fransız:  Fransa’da yaşayan bir halk ve bu halkın soyundan olan kimse.”

Fransızca:  1. Hint-Avrupa dillerinden, Fransa ve Fransız uygarlığını benimsemiş ülkelerde kullanılan dil. 2. Bu dille yazılmış olan.”

Türkçe Sözlük’te bütün millet ve dil adlarında yukarıdaki şekilde ikişer anlam belirtilmiştir. Millet adlarının anlamlarında topluluk – fert, dil adlarının anlamlarında bütün – parça ilişkisi vardır. Ancak millet ve dil adlarındaki çok anlamlılık bunlardan ibaret değildir. Bazı millet adları, o milletlerin fiziki ve ruhi karakterleriyle ilgili[3] anlamlar da kazanmışlardır. Söz gelişi “Rus” kelimesine bilinen anlam verildikten sonra bir virgül konmuş ve “Moskof gâvuru” anlamı da eklenmiştir. “Moskof gâvuru” maddesinde de “argo” açıklamasıyla “Rus” anlamı vardır. Aslında “Moskovalı” anlamına gelen “Moskof” kelimesine de “Rus” anlamı verilmiştir. Ayrıca küçük harfle başlatılan ayrı bir madde de vardır: “moskof : Acımasız, zalim.”

Arap kelimesine verilen anlamlar ilgi çekicidir. Küçük harfle başlayan arap kelimesine iki anlam, büyük harfle başlayan Arap kelimesine da iki anlam (aslında üç anlam) verilmiştir:

arap  1. Fotoğrafın negatifi. 2. Fellah.”

Arap  1. Orta Doğu ile Kuzey Afrika’nın büyük bir bölümünde yaşayan halk ve bu halkın soyundan olan kimse. 2. Koyu esmer.”

Osmanlılar döneminde, Sudan ve Habeşistan’dan gelen siyah derili insanlar, Türkler tarafından Arap olarak algılanmış ve onlara da Arap denmiştir. Arapçada “çiftçi” anlamına gelen “fellah” kelimesi de Arap milleti ile özdeşleştirilmiştir. Nitekim “fellah” kelimesine de sözlükte üç anlam verilmiştir: “1. Çiftçi. 2. Mısır köylüsü. 3. Arap.” Fiziki bir özellik olan “siyah derililik”, “fotoğrafın negatifi” ne kadar yansımıştır.

“Habeş” kelimesinde de fiziki özelliğe dayalı ikinci bir anlam ortaya çıkmıştır:

Habeş: Etiyopyalı.”

habeş: Derisinin rengi çok koyu olan (kimse).”

Bazı millet adlarının farklı anlamlarında “bütün – parça, tarihîlik – güncellik” vb. anlam ilişkileri söz konusudur:

Frenk  1. Anglosakson, Cermen veya Latin ırklarının birinden olan kimse. 2. Osmanlıların Avrupalılara, özellikle Fransızlara verdikleri ad.”

Kıpti  1. Mısır halkından olan kimse. 2. Çingene.”

Rum  1. Müslüman ülkelerde oturan Yunan asıllı kimse. 2. Doğu Roma İmparatorluğu sınırları içinde yaşayan, Roma yurttaşı haklarına sahip olan halk. 3. Anadolu.”

kazak  1. Rusya’da ve İran’da ayrı bir sınıf oluşturan  atlı asker. 2. Karısına söz geçirebilen, dediğini yaptırabilen erkek, kılıbık karşıtı.”

Kazak  1. Kazakistan Cumhuriyeti’nde yaşayan, Türk soylu halk veya bu halktan olan kimse. 2. Güney Rusya’da yaşayan Slavlaşmış bir topluluk ve bu topluluktan olan kimse.”

Türkmen  1. Türkmenistan Cumhuriyeti’nde ve Irak’ta yaşayan Türk soyundan bir halk ve bu halktan olan kimse. 2. Yörük.”

Türkmenistan ve Irak’taki halkın birleştirilmesi doğru değildir. Irak, Suriye ve Anadolu’da “Türkmen” olarak anılan topluluklar birdir ve bunlar Osmanlı dönemi Türklerinin bir bölümüdür. Türkmenistan’da, İran’ın kuzeydoğusunda (Türkmensahra’da) ve Afganistan’ın kuzeyinde yaşayan Türkmenler ise Azerbaycan ve Anadolu’ya gelmemiş; Karakoyunlu, Akkoyunlu, Osmanlı yönetimine girmemiş olan Oğuzlardır.

Aslında Türkmenistan Türkmenleri de Osmanlı – Karakoyunlu – Akkoyunlu yönetimindeki Türkmenler de Oğuz’dur. “XIII. yüzyıldan itibaren Oğuzlar’a artık her yerde Türkmen denilmiştir.” Ancak “Anadolu’daki Türkmenler, toprağa bağlanıp yerleşince bir müddet sonra kendilerine Türkmen denilmeyip ‘Türk’ adı veriliyordu.” (Sümer 1992: 95, 133).

Bu tarihî maceranın sonucu olarak bugün Türkmen kelimesi iki anlamda kullanılmaktadır: 1. Türkmenistan’da (Türkmensahra ve Kuzey Afganistan dâhil) ve Stavropol’da yaşayan, Türk soylu halk. 2. Bir zamanlar Osmanlı – Karakoyunlu – Akkoyunlu ve hatta Safevi yönetiminde konargöçer hayatı yaşayan Türk soylu halkın Irak, Suriye ve Anadolu’daki bugünkü torunları.

Kazak kelimesine verilen dört anlam da “kazak”ın ilk anlamından çıkmıştır. Dolayısıyla anlamlar birbirleriyle ilişkilidir. Kazak sözü ilk kez Memlûkler çağında, 1343’te yazılmış bulunan Kitâb-ı Mecmû-ı Tercümân-ı Türkî ve Acemî ve Mugalî’de geçer. Oradaki anlamı “Aile vb. şeyleri olmayan, evsiz barksız.” demektir (Toparlı vd. 2000: 26b). “Atlı asker” anlamı da “kılıbık karşıtı” anlamı da “Türk soylu halk” anlamı da “Slavlaşmış bir topluluk” anlamı da buradan çıkmıştır. Zeki V. Togan’ın şu açıklamaları bu anlamların nasıl ortaya çıkmış olduğunu gösterir:

“’Kazak’ adı, ekseriya siyasî bir maksatla, bir isyan neticesinde ailesiz (boydak) halde ve bazen de aile ile birlikte cemiyetten uzaklaşarak dağ ve sahralara çekilen ve fırsattan istifade ederek hükûmet işlerini ele alana kadar el ve kabilenin himayesinden dışarıda dolaşan sergüzeştçilere; Türk kavimlerinde, ergenlik çağına eriştiğinde, erkek çocukları hayata alıştırmak için sahraya çıkarmak gibi âdetlere göre ve yahut alelâde eşkıyalık maksadıyla elinden ayrılanlara itlâk olunmuştur. Türklerin tesiriyle bu gibi âdet, yani oğullarına silâh vererek dışarı çıkarmak âdeti, Ruslarda da olduğu gibi, eskiden de bunlar Türkçe ‘Kazak’ adıyla tesmiye edilmişlerdir.” (Togan 1981: 37).

Yukarıdaki anlamları taşıyan Kazak / kazak sözlerinden önce Türkçe Sözlük’te yer alan “baştan geçirilerek giyilen, genellikle kollu, örme üst giysisi” anlamındaki “kazak” sözü ise çok anlamlılığa değil eş anlamlılığa girer. Yani bu anlamın öncekilerle ilişkisi yoktur.

Rum maddesindeki üç anlamda da tarihîlik – güncellik ilişkisi vardır. Esasen sözlükte ikinci anlamın “tarihî”, üçüncü anlamın “eski” olduğu kısaltmalarla belirtilmiştir.

Bulgar sözü de iki anlamlıdır ancak Türkçe Sözlük’te tek anlamlı olarak yer almıştır:

Bulgar:  Slavların güney kolundan olan bir halk veya bu halkın soyundan olan kimse.”

Bence bu tanıma, ikinci bir anlam olarak “tarihî bir Türk boyu” anlamı da eklenmelidir. Aslında “tarihî” sözü veya kısaltması, kelimenin o anlamda bugün kullanılmadığı manasına gelmez. İlgili bilim dallarına ait literatürde “tarihî” denilen anlamlar kullanılmaya devam etmektedir. Söz gelişi Türkoloji literatüründe Bulgar sözü, “Türk boyu” anlamında sıklıkla kullanılır.

Dil adlarında çok anlamlılık daha azdır. Yine Türkçe Sözlük’ten birkaç örnek verebiliriz:

Frenkçe: 1. Fransızca. 2. Frenklere özgü olan. 3. Avrupalı gibi.”

Osmanlıca :(I) bk. Osmanlı Türkçesi.”

Osmanlıca: (II)  Osmanlının tavrı ve hareketleri gibi.”

Tatarca:  1. Tatar Türkçesi. 2. Bu Türkçeyle yazılmış olan.”

Türkçe Sözlük, “Tatar” sözünü sadece “Tataristan’da, Batı Sibirya’da ve Rusya Federasyonu’nun değişik bölgelerinde yaşayan Türk soyundan bir halk” olarak vermiştir. Oysa yine Türk soyundan olan Kırım Tatarları, İdil-Ural Tatarlarından farklıdır. Hem “Tatar” hem “Tatarca” maddesine Kırım Tatarlarıyla ilgili anlamların konması gerekir.

Tarihî dönemlerde dil adı yapmak üzere Türkçede sık kullanılan Arapçadan alınma ekiyle yapılmış bazı dil adları kalıp hâlinde bugün de yaşamaktadır. Bunlardan biri “Arabi” kelimesidir. Türkçe Sözlük bu kelimeye de iki anlam vermiştir:

Arabi: 1. Arapça. 2. Araplarla ilgili, Araplara özgü olan.”

Ülke adlarında da çok anlamlılık azdır.

Amerika:  Dünya üzerinde yer alan bir kıta.”

Türkçe Sözlük’te ülke adları yer almadığı için kelimenin ülke anlamı verilmemiştir. Oysa “Amerika” kelimesi, “Amerika Birleşik Devletleri” anlamında daha çok kullanılmaktadır. Burada hem bir bütün – parça ilişkisi hem de bir kısaltma söz konusudur.

Bir ülke adı olan Mısır da Türkçede çok anlamlıdır.[4] “Mısır” olarak bilinen bitki, “Mısır buğdayı”nın eliptik biçimidir ve bu elips olayı sonunda kelime, ülke adı olan Mısır ile aynı “biçim”e girmiştir.

Millet, ülke ve dil adlarında çok anlamlılık sadece Türkçeye özgü bir durum değildir. Bütün dillerde bu kavramlarla ilgili çok anlamlılık söz konusu olabilir. Ben sadece İngilizceden bazı örnekler vererek konuyu açacağım. En bilinen örnekten başlayalım. Yeni Redhouse Sözlüğü “Tur’key / tur’key” maddelerine şu anlamları veriyor:

Tur’key: Türkiye”.

tur’key: Hindi”.

Webster, bu çok anlamlılığın sebebini de açıklıyor:

tur.key  [Turkey, country in western Asia and southeastern Europe; fr. confusion with the guinea fowl, supposed to be imported from Turkish terrytory] 1: a large American gallinaceous bird (Meleagris gallopavo) that is of wide range in No. America and is domesticated in most parts of the world  2: failure. flop: esp: a theatrical production that has failed  3: three successive strikes in bowling”.[5]

Demek ki turkey kelimesinin İngilizcedeki “hindi” anlamı, yanlış bir zandan doğmuş. İkinci anlam (başarısızlık, başarısız tiyatro oyunu) ile üçüncü anlam (bovlingdeki vuruş) büyük bir ihtimalle “hindi” anlamından çıkmıştır. Bovlingde art arda dört vuruşa “dördü avlayan”, beş vuruşa “beşi avlayan” denildiğine göre bovlingdeki anlamın “hindi” anlamından çıktığını düşünebiliriz.

İngilizcede çok bilinen bir örnek daha var: Indian. Redhouse’da Indian kelimesine şu anlamlar verilmiş:

Indian: Hintli, Hindistan’a ait; Amerika vahşi yerlisi veya ona ait; mısır buğdayından yapılmış; Amerika vahşi yerlilerinden biri”.

Webster’in verdiği anlamlar şöyle:

Indian 1: a native or inhabitant of the subcontinent of India or of the East Indies  2a [fr. the belief held by Columbus that the lands he discovered were part of Asia]: American Indian  b: one of the native languages of American Indians”.[6]

İngilizcede “Mongol” sözü de dört anlamlıdır. Webster, bu anlamları şöyle veriyor:

Mongol 1: a member of one of the chiefly pastoral Mongoloid peoples of Mongolia  2: Mongolian  3: a person of Mongoloid racial stock  4: one affected with mongolism”. [7]

Görüldüğü gibi kelimenin hem bir gruptan olan kişi hem dil hem de hastalık anlamı var. Hastalık anlamı için sözlükte “sıklıkla, büyük harf kullanılmaz” kısaltması da verilmiştir. İki grup anlamı da birbirinden farklıdır. Birincisinde sadece Moğolistan’da yaşayan Moğollar söz konusudur. İkincisinde (üçüncü anlam) “Mongoloid” ırk söz konusudur ki bu, aynı sözlüğün “Mongoloid” maddesine göre Güney Doğu, Doğu ve Kuzey Asya yerlilerini içine aldığı gibi Eskimoları ve Kızılderilileri de içine alır.

Webster, “English” kelimesine de birçok anlam vermiştir:

English  1a: the language of the people of England and the U. S. and many areas now or formerly under British control  b: a particular variety of English distinguished by peculiarities (as of pronunciation)  c: English language, literature, or composition when a subject of study  2: the people of England  3a: an English translation  b: idiomatic or intelligible English  4: spin around the vertical axis given to a ball by striking it to right or left of center (as in pool) or the by the manner of releasing it (as in bowling)”.[8]

“English” kelimesi de görüldüğü üzere bir yandan dili, bir yandan halkı, bir yandan dilin ölçünlü ve gramere uygun biçimlerini hatta İngilizce çeviriyi, dil, edebiyat ve kompozisyon çalışmasını anlatırken bir yandan da bilardo ve bovling oyunlarında topun, falso yaptırılarak sağlanan dönüşünü anlatmaktadır. Oyunlardaki anlam da “İngiliz usulü” anlamına gelen bir ibareden eliptik yolla çıkmış olmalıdır. Redhouse’da bir de “on dört puntoluk harf” anlamı vardır.

Türkiye Türkçesinde “Türk” ve “Türkçe” kelimeleri de çok anlamlıdır. Türkçe Sözlük’te bu anlamlar şöyle verilmiştir:

Türk: 1. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan halk ve bu halktan olan kimse.  2. Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan, Türkçenin değişik lehçelerini konuşan soy ve bu soydan olan kimse.”

Türkçe: 1. Genel Türk dili.  2. Türkiye Türkçesi.”

“Türk” kelimesinin anlamları için iki sayı verilmiştir ama aslında dört anlam söz konusudur. “1” ve “2” sayıları ile verilen anlamlar içinde “topluluk” ayrı, “fert” ayrı anlamlardır. Nitekim aynı sözlük “Alman” maddesinde bu ayrımı sayılarla yapmıştır. Gerek “Türk” gerek “Türkçe” sözlerinde -İngilizcedeki “Mongol” ve “English” kelimelerinde olduğu gibi-  bir de bütün – parça (genel – özel) anlam ilişkisi vardır. “Türkiye Türkleri” ve “Türkiye Türkçesi” özel anlam, diğeri genel anlamdır.

Bu kelimelerde Türkiye Türkçesinde görülen “bütün – parça” (genel – özel) farklılığı şu anda diğer Türk lehçelerinde görülmez. Onlarda “Türk”, sadece Türkiye Türklerini, “Türkçe” de sadece Türkiye Türklerinin dilini ifade eder. Genel anlam için “Türki” kelimesini kullanırlar.

Türk Dünyası’ndaki meslektaşlarımızla konuşurken anlaşmazlığa düşmemizin sebebi, bu farklılıktır. Türkiye Türkçesinde “Türk” ve “Türkçe” kelimelerinin hem genel hem özel anlamı bulunduğunu onlara anlatmamız gerekir. Ayrıca Türkiye Türkçesindeki çok anlamlılığın, “Kazak, Kazakça, Özbek, Özbekçe” terimlerini kullanmamıza engel olmadığını da bilmemiz gerekir. Dilimizdeki çok anlamlılık dolayısıyla, “Türk” ve “Türkçe” kelimelerinin genel anlamlarını kastederek “Kazak Türk’ü, Kazak Türkçesi, Özbek Türk’ü, Özbek Türkçesi” diyebileceğimiz gibi onların anayasalarında yer alan “Kazak, Kazakça, Özbek, Özbekçe” terimlerini de kullanabiliriz.

Türk lehçeleriyle Türkiye Türkçesi arasında görülen farklılık, Sovyetler Birliği dönemindeki dil politikasının sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Türkiye, Sovyetler Birliği’ne dâhil olmadığı için bu dil politikasına da maruz kalmamıştır. Bu sebeple Türkiye Türkçesinde kelimelerin genel ve özel anlamları devam etmektedir.[9]

 

Kaynaklar

Aksan, Doğan (2000), Her Yönüyle Dil – Ana Çizgileriyle Dilbilim: III. Cilt, Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınları.

Crystal, David (2008), A Dictionary of Linguistics and Phonetics, Blackwell Publishing.

Ercilasun, Ahmet Bican (2019), “Türk sözündeki çok anlamlılık”, Millî Düşünce Merkezi, MİSAK sitesi, 16.08.2019.

Oxford Research Encyclopedia – Linguistics (2019), Oxford University Press.

Sümer, Faruk (1992), Oğuzlar (Türkmenler) – Tarihleri-Boy Teşkilatı-Destanları, İstanbul, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı.

Togan, A. Zeki Velidî (1981), Bugünkü Türkili (Türkistan) ve yakın Tarihi, Cilt I, Batı ve Kuzey Türkistan, İstanbul, Enderun Yayınları.

Toparlı, Recep – Çögenli, Sadi – Yanık, Nevzat H. (2000), Kitâb-ı Mecmû-ı Tercümân-ı Türkî ve Acemî ve Mugalî, Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınları.

Türkçe Sözlük (2010), Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınları.

Woolf, Henry Bosley [baş editör] (1976), Webster’s New Collegiate Dictionary, Springfield, Massachusetts, G. and C. Merriam Company.

Yeni Redhouse Lûgati – İngilizce-Türkçe (1952), İstanbul, Redhouse Yayınevi.

 

[1] Alıntılarda madde başından sonraki kısaltmaları, köken bilgilerini (öz. a. Fr. allemand vb.) ve tanımlardan sonraki örnekleri yazmadım.

[2] “Alman” maddesinde “1, 2” olarak ayrılan anlamlar, birçok millet adında “1, 2” yerine “veya / ve” ile ayrılmıştır: “Fars: İran’ın güneybatısında yaşayan halk veya bu halkın soyundan olan kimse.” Biri topluluğu, biri tek kişiyi ifade eden bu anlamlar “Alman” örneğinde olduğu gibi “1, 2” olarak ayrılmalı ve sözlükte birlik sağlanmalıdır.

[3] Aslında dili kullananların algıladığı karakterler.

[4] Türkçe Sözlük’te ülke adları yer almadığı için tabii olarak Mısır ülkesi de yer almamaktadır.

[5] Türkçesi: [Türkiye, Batı Asya ile Güney Doğu Avrupa’da bir ülke; Türk topraklarından ithal edildiği zannedilen Gine tavuğu ile karışıklıktan dolayı] 1: Kuzey Amerika’da geniş bir alanda yayılmış bulunan ve dünyanın birçok yerinde evcilleştirilmiş olan büyük Amerikan yaban hindisi (Meleagris gallopavo)  2: başarısızlık, düşüş: özellikle başarısız olan tiyatro oyunu  3: bovlingde art arda üç vuruş (art arda üç atışta da lobutların hepsini birden devirmek)”.

[6] Türkçesi: “1: Hindistan alt kıtasının veya Güney Doğu Asya’nın yerlisi, oturanı  2a [Kolomb’un, keşfettiği toprakların Asya’nın parçası olduğuna inanmasından dolayı]: Amerikan yerlisi  b: Amerikan yerli dillerinden biri”.

[7] Türkçesi: “1: Moğolistan’ın başlıca kırsal Mongoloid halklarından birinin üyesi  2: Moğolca  3: Mongoloid ırk grubundan olan kimse  4: mongolizm (Down sendromu) hastalığı olan.”

[8] Türkçesi: “1a: İngiltere, ABD ve şu anda veya eski tarihlerde Britanya kontrolünde olan birçok yerdeki halkın dili  b: İngilizcenin, ayırt edici özellikleri (telaffuz olarak) bulunan belirli bir türü  c: bir çalışma konusu olarak İngiliz dili, edebiyatı veya tahriri  2: İngiltere halkı  3a: İngilizce çeviri  b: gramere uygun veya anlaşılır İngilizce  4: (bilardoda) merkezinin sağına veya soluna vurarak veya (bovlingde) bırakılış usulüyle sağlanan, topun dikey ekseni etrafındaki dönüşü (falso yaptırarak sağlanan dönüş)”.

[9] “Türk” sözünde bugün ve tarihte görülen çok anlamlılık için bk. Ahmet Bican Ercilasun, “Türk sözündeki çok anlamlılık”, Millî Düşünce Merkezi, MİSAK sitesi, 16.08.2019.

Yazar

Ahmet Bican Ercilasun

Peki ben ne yapabilirim?
Bizi okuyor, beğeniyor ve “Peki ben ne yapabilirim?” diye soruyor musunuz? Bağış yaparak bizi destekleyebilirsiniz. Bağışlarınızla faaliyetlerimiz daha sık, daha geniş ve daha etkili olacaktır. TIKLAYINIZ!

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.