Yükleniyor...
Nisan ayı her yıl oldukça hareketli geçer hep. Özellikle 24 Nisan söz konusu olduğunda. Avrupa’nın çeşitli parlamentolarından birdenbire Ermeni soykırımı(!) açıklamaları ve kararları çıkmaya başlar. Ermeni lobileri, yıl boyunca yaptıkları çalışmaların ve harcadıkları paraların karşılığını alır, Avrupa ve Amerikan hükümetleri de iktidarlarını borçlu oldukları bu lobilere borçlarını öder.
Aslında bütün belgeler, soykırım adı ile anılan eylemlerin hiçbirinin soykırım olmadığını ifade ederken ve AİHM soykırım iddiaları ile ilgili kararlar vermişken halen ısrarcı bir şekilde iddiasında devam etmek akıllara durgunluk verir. Taşnak Partisi’nin 1923 yılında Bükreş’te yaptıkları konferansta, parti lideri Ovanes Kaçaznuni’nin itirafları[1], Türkiye toprakları dışında 31 Mart 1918’de Azerbaycan’da yaptıkları katliam da 22 Şubat 1992’de Hocalı Soykırımı da Ermeni iddialarını susturmaya yetmez. Kırılan Türk olduğunda kör, sağır ve dilsiz olan Avrupa ve Amerika her nisan ayında merhamet ve hümanizm timsali kesilip soykırım yalanlarıyla tepemize biner.
Holocaust üzerine kurulan İsrail gibi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu üzerinde bir Ermeni, Kürt devleti kurmak, söz konusu bölgeler üzerinden Orta Doğu ve Asya’daki siyasî ve ekonomik etkinliklerini güçlendirirken Türkiye’nin komşu coğrafyası ile ilişkisini kesmektir.
1860’larda Taşnak, Armenakan, Hınçak Ermeni partilerinin etkinlikleri olarak başlayan Ermeni isyanları I. Dünya Savaşı’nda Rusya, Fransa gibi Avrupa Devletleri’nin açık desteğiyle devam eder. Sevr Antlaşması, Vilayet-i Sitte kararları, Wilson Prensipleri her defasında Türk’ü, Ermeni çetecileri karşısında güçsüz bırakmaya ve suçlu duruma düşürmeye çalışır.
Üç aşağı beş yukarı aynı yıllarda Karadeniz merkezli Pontusçu Rum isyanları başlar. Yunan, Rus, İngiliz desteği, Amerika’dan göçen Rumların da katılımıyla Etnik-i Eterya, Müdafaa-i Meşrute, Mukaddes Anadolu Rum cemiyetlerinin kurulması[2] tesadüf olmasa gerek. Yunan araştırmacı yazar-gazeteci Tasos Kostopulos “1912-1922 Savaş ve Etnik Temizlik” adlı kitabında, Yunan askerinin Kurtuluş Savaşı öncesi Anadolu’da işlediği cinayetleri, barbarlıkları tanıkların ifadeleri ve belgelerle gün ışığına çıkarırken bugün Pontus Rumlarının soykırıma uğradığı iddiasının Ermeni yalanlarıyla birleşmesi de tesadüf değildir.
Kaynaklar tarandığında 200 yılda 49 Kürt isyanı yaşandığı tespit edilir. Bugün PKK/YPG terörü adı altında devam eden isyanlar dizisinin ilki 1806 yılında “Baban Aşireti İsyanı”dır. Bugün olduğu gibi tarihte de bu isyanların arkasında Rusya, İngiltere, Fransa ve Amerika hükümetlerinin psikolojik ve ekonomik desteği bulunmaktadır.
Bugün Doğu ve Güneydoğu’da Kürtçü, Ermenici; Karadeniz’de Pontusçu kimliğiyle ortaya çıkan kişi ya da kurumların ortak noktaları beslendikleri kaynaklar ve sözde soykırım iddialarıdır. Bunu sağlayabilmek için insanlığın ortak ahlâk değerlerini sömürerek yalanlarını yaymaya devam ediyor.
Birçok etki ajanı, etnik ve dinî ayrılıkları körüklemek amacıyla Türkiye’nin neredeyse iki yüz yıldır kaynayan bölgelerinde cirit atıyor. Bu etki ajanları vicdanî ret gibi sevimli bir söylem kullanarak, tıpkı Seyyid Rıza’nın söylemine benzer şekilde, Kürtlerin soykırıma uğradığını, Türkler’in bölgede emperyalist bir güç olarak işgalci durumunda bulunduklarını söylüyor. İsyana, vergi vermemeye ve askere gitmemeye çağırıyor. Türkçe adlarını reddedip Kobani, Roboski, Dersim adlarıyla andıkları bölgelerde, Türk askeri ve devletinin yenilgisi için sosyal medya hesaplarından çağrılarda bulunuyorlar. PKK/YPG paçavralarının önünde boy boy pozlar veriyor; bunları soysal medya ve internetteki uzantıları aracılığıyla yayıyorlar.
Aynı kişi ve topluluklar tesadüfen(!) Ermenilerin soykırıma(!) uğradıkları iddia edilen bölgelerde ortaya çıkıyor. Bu sefer de Ermeni soykırımı yalanlarını destekleyen propagandalarını yapıyor. Birdenbire Ermeni haklarının savunucusu oluyorlar.
Aynı simâlar, Karadeniz’de de ortaya çıkıyor, Lâz ve Rum soykırımı yalanlarını yayarak 19 Mayıs 1919’un 100. yıldönümünde büyük yaygara koparmaya hazırlanıyor. Yine Yunan, Amerikan, Fransız, İngiliz gibi tarihî işbirlikçilerinin sağladığı imkânlarla “devrimcilik” oynayarak emperyalist yalanları ve iftiraları yayıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan İttihatçı kadroları, Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Kemalist diye damgaladıkları Kuvva-yı Milliye kadrolarını bu yalanın sorumlusu olarak gösteren kitaplar yayımlıyor. Kültür ve sanat faaliyetleri adı altında etnik ayrışmayı körüklüyorlar.[3]
“Samsun Bafra’da İbrahim Yaylalı olarak dünyaya gelen Yannis Vasilis Yaylalı, Rum/Helen kimliğini keşfettikten sonra hayat arkadaşı Meral Geylani ile birlikte Pontoslu Rumlar/Helenler Kürtler ve tüm insanlık için hayatını özgürlük, demokrasi ve gerçeğin mücadelesine adamıştır. Yannis Vasilis Yaylalı, Küçük Asya halklarının bir kahramanı, sembolüdür.”[4] şeklinde tanıtılan kişinin 2018’de Atina’da Uluslararası Soykırımı Tanıma Komitesi tarafından Meral Geylani, Tamer Çilingir, Hronis Amanatidis, Theofanis Malkidis ile birlikte yazdığı “Anadolu (Küçük Asya) Halklarına Özgürlük” adlı kitabı yayımlanıyor. Kitabın amacı; Ermeni, Kürt sözde soykırımlarına Pontus desteği olarak belirlenmiş.
“Eurotv ile Pontos soykırımı ve Yunanistan’a gelişimizi konuştuk”, başlığıyla sosyal medyada paylaşılan videoda Vasilis, 19 Mayıs 1919’dan başlayarak Rumların soykırıma uğradığını anlatıyor. Kürt ve Ermeniler’e yapılan soykırımla eşleştiriyor ve Küçük Asya Halkları dediği, Anadolu halklarına özgürlük talep ediyor.
Aynı isimlerin bir Uludere/Şırnak’ta bir Afrin’de, bir Karadeniz’de görünüp Osmanlı’dan beri ayaklanan, daha doğrusu İngiliz, Rus, Fransız, İtalyan desteğiyle ayaklandırılan, bölgelerde vicdâni ret, halkların kaderini tayin hakkı, soykırım gibi iddiaları destekleyen açıklamalar yaparak oluşturmaya çalıştıkları güç birliği ve seçtikleri sembol tarihle İttihat ve Terakki yönetiminden başlayarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu liderine saldırıyorlar.
Meral Geylani ve eşi Yannis Vasilis Yaylalı sürdürdükleri eylemler nedeniyle Şırnak Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklanıyor ve daha sonra serbest yargılanmak üzere bırakılıyorlar. Bugün her ikisi de Yunanistan’da mülteci olarak yaşıyor.
Boğaziçi Üniversitesi İslam Araştırmaları Topluluğu’nun davetlisi olarak konuşan Hamza Andreas Tzortis’in Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü “Şeytan dostu!” olarak nitelendirdiği konuşması ve öğrenciler tarafından ayakta alkışlanması gazete haberi olunca ortalık ayaklandı.[5] Sanalağda küçük bir araştırma sonucunda, konuşmanın aslında 3-4 yıl önce yapıldığı; ancak her nedense bugün piyasaya sürüldüğü görülür.
Anlaşılan o ki PKK eline esir düşen İbrahim, Yunan olduğunu esareti sırasında öğrenmiş adını Yannis Vasilis olarak değiştirmiş; diğeri de Müslümanlığını hatırlayıp adının yanına bir Hamza eklemiş. Biri sol görüşlülere, diğeri de mütedeyyin (!) görünenlere şirin sözler söyleyerek aynı amaca hizmet ediyor.
Bugün, I. Dünya Savaşı sonunda kurulan Kürt Teali, İslam Teali, Etnik-i Etarya ve arkalarındaki kuklacı İngiliz Muhipleri Cemiyeti görünüm ve adlarını değiştirmiş; söylemlerini aynen devam ettirerek toprak çalma ve Türk’ün haysiyetini kırma çalışmalarına devam etmekteler.
Bu açıdan bakıldığında Hamza Andreas Tzortis’in Timaş Yayınları’ndan çıkan kitabının da aynı şirket tarafından desteklenen ve Boğaziçi öğrencileri tarafından ayakta alkışlanan konuşmasının gündeme getirilmesi de pek tesadüf görünmüyor. Hele FETÖ-PKK/PYD ve Ermenici siyaseti iplerini elinde tutan sömürgeci ülkeler bir araya geldiğinde 19 Mayıs 2019’da koparılacak yaygaranın büyüklüğü küçümsenecek gibi görünmüyor. O gün Yunanistan’dan yapacağı konuşmada öne süreceği Pontus soykırımı iddialarıyla Yannis Vasilis Yaylalı yeni bir saldırı başlattığında hükümetin ve toplumun tepkisi ne olacak? Hazır mıyız?
[1] Katchaznouni, H., ve Kaçaznuni, O. (2006). Taşnak Partisi’nin yapacağı bir şey yok:(1923Parti Konferansı’na rapor). Kaynak Yayınları.
[2] Köse Mustafa, Karadeniz’de Pontus Ayaklanması, http://www.turansam.org/makale.php?id=428
[3] https://parcharidisvasilis.blogspot.com/2019/03/yannis-vasilis-yaylali-anadolu-kucuk.html
[4] https://parcharidisvasilis.blogspot.com/2019/03/yannis-vasilis-yaylali-anadolu-kucuk.html
[5] https://www.yenicaggazetesi.com.tr/bogazici-universitesinde-skandal-yunan-yazar-ataturke-seytan-dedi-232146h.htm