08.06.2023

Kafkaslarda Ermeniler tarafından yapılan katliamlar

Bir asrı aşkın süredir devam eden Ermeni yalanları ve Rus kışkırtmaları... Kafkasya'nın dinmeyen kanaması, kapanmayan vatan davası geniş bir bakış açısıyla kaleme alındı.


Çarlık Rusyası dönemi

Güney Kafkasları kademe kademe işgale başlayan Ruslar, Türk topraklarında yayılma ve kalıcı olarak yerleşme amaçlarını gerçekleştirmek için Ermenileri kullanma stratejisini başlatmışlar ve bu amaçla kışkırtmışlar yaparak onlara vatan ve devlet vaat etmişlerdir. Buralardaki nüfus yapısını değiştirmek için Türkleri göçe zorlayıp boşalan yerlere Ermenileri iskân etmişler; Kaçar Hanedanlığı ile 1828 yılında imzaladıkları Türkmençay Anlaşması [3] sonrasında bu faaliyetlerine hız vermişlerdir.
Çar I. Nikolay 21 Mart 1828’de Erivan ve Nahcivan Hanlıkları arazisinde bir “Ermeni eyaleti” kurulmasına ilişkin emri imzalamış; Türkiye’den ve İran’dan getirilen Ermeniler Erivan’a yerleştirilmeye başlanmıştır. İran’daki Rusya elçisi Griboyadev raporlarında “1829-1830 tarihleri arasında Erivan bölgesine İran’dan 40 bin, Türkiye’den 84 bin 600 Ermeni getirilerek yerleştirildiğini” yazarak bunu teyit etmiştir.

Bu dönemde Ruslar, yerli halk olan Azerbaycan Türklerini sürgüne gönderiyorlar, onların topraklarını Ermenilere veriyorlardı. Oysa Erivan Guberniyası (bölgesi) 15. yüzyılın başlarından 1828 yılına kadar Türk hanları tarafından yönetilmişti ve tamamen bir Türk toprağıydı. Halkının büyük çoğunluğunu -Ermeni göçlerine kadar- Türkler oluşturuyordu.

Birinci Dünya Savaşında Ruslar, 1916 ve 1917 yıllarında yapılan muharebeler sonunda Doğu Anadolu’nun büyük bir kısmını işgal etmişlerdi. Savaş devam ederken Ermeniler Güney Kafkasya’daki Türk topraklarına saldırı başlatmışlar, yüzlerce Azerbaycan köyünü yakıp yıkmışlardı. Nitekim, Taşnak saldırganlarından bir birliğin komutanı olan A. Emiryan; “Sadece Erivan Guberniyası’nda Taşnaklar tarafından iki yüz Azerbaycan köyü yakılıp yıkılmıştır” diye yazmıştır. Bu bölgedeki katliamları kendi gözleri ile görmüş subaylarından bilgi almış olan ABD Yüksek Komiseri Amiral Bristol, günlüğünde “Ben, General Dro [4] ile birlikte çalışmış kendi subaylarımın verdiği bilgilere dayanarak… korumasız köyler önceden bombalanır, sonra zapt edilir, kaçamamış köy sakinleri vahşice öldürülür, köy yağmalanır, bütün mal ve para götürülür, sonra ise yakılırdı. Bütün bunlar Müslümansız (Türksüz) bir Ermenistan için sistemli olarak yapılırdı” şeklinde ifade etmiştir [5], [6]. Yine mütareke döneminde Amiral Bristol’un karargâhında haber alma subayı olarak görev yapmış yazar Robert Dunn, anılarını yazdığı ve 1952 yılında New York’ta yayınladığı kitabında benzer katliamlara yer vermiştir.

Rus Çarlığı 1917 İhtilalı ile devrilince, idareyi ele geçiren Bolşevikler savaştan çekilme kararı aldılar. 3.3.1918 tarihinde imzalanan Brest-Litovsk Anlaşması gereğince de işgal ettikleri yerlerden çekilmeye başladılar. Ermeniler, Rusların boşalttığı bölgeler ile Azerbaycan ve Dağıstan gibi Türk coğrafyalarında avantajlı konuma geçmişlerdi. Bu bölgelerdeki Bolşevikler ve Çarlık Rusya’sı kalıntısı Rus Kazakları ile işbirliği yaparak, savaş sonrası oluşan kargaşa ortamından da yararlanarak Türk katliamını başlattılar. Kafkasya’daki tüm Türk topraklarını ele geçirmeye kararlı olan Ermeniler, savaştan kaçan Rus askerlerinin de desteği ile 31 Mart 1918 günü Bakü’ye girdiler. On iki bin Azerbaycan Türkünü iki gün içinde katlettiler. Azerbaycan Türklerine ait gazete binalarını, kültür kurumlarını yakıp yıktılar. Camileri ve kutsal mekânları top ateşine tuttular. Arşiv belgelerine göre sadece Bakü’de on iki bin; Haçmaz, Kuba, Hacıqabul ve Saylan’da sekiz bin kişiyi, silahsız ve savunmasız yirmi bin Azerbaycan Türkünü katlettiler.

Enver Paşa, Babası Ahmet Bey, Kardeşi Nuri (Killigil).
Kaynak: http://azturk.blog.com/2011/08/25/nuri/

Olumsuz gelişmeler karşısında Enver Paşa, Azerbaycan ve Dağıstan halkını Ermeni çeteleri ve Rus zulmünden kurtarmak, bölgeyi bu unsurlardan temizlemek için kardeşi Nuri Paşa’yı görevlendirmiş, Nuri Paşa Gence’ye kadar giderek 25.5.1918 tarihinde karargâhını orada kurmuştur. Kafkas İslâm Ordusu adıyla Osmanlı askerleri ile Azerbaycan ve Dağıstan gönüllülerinden oluşan bir ordu ile Azerbaycan ve Dağıstan’ı işgalden kurtarma harekâtını başlattı. Aşağıda o dönemde bölgenin genel durumu ve Kafkas İslam Ordusu’nun yaptığı harekâtlar özetlenmiştir.

Bolşevikler devreye giriyor

Rusya’da Bolşevik İhtilali ve Çar’ın görevden çekilmesinden sonra Doğu Anadolu ve İran’da yaşayan Ermeniler, başta Bakü şehri olmak üzere Azerbaycan ve Güney Kafkasların değişik bölgelerine göç etmeye başladılar. Bolşevikler iktidara gelince, Lenin Ermeni asıllı Şaumyan’ı Kafkaslar Fevkalade Komiseri olarak geniş yetkilerle Bakü’ye gönderdi. Şaumyan’a;

  • Güney Kafkaslarda bağımsızlık hareketlerini önleme,
  • bölgede Komünist Sovyet rejimini tesis etme,
  • Rus ordusu işgali altındaki Doğu Anadolu topraklarında Sovyet Rusya’nın himayesinde bir Ermeni Devleti kurmaya ilişkin çalışmalarda bulunma

görev ve yetkilerini vermişti.

Bolşevikler ve Ermeniler, Abşeron Yarımadası’ndaki zengin petrol yataklarını ele geçirmek için Türkleri bölgeden uzaklaştırmak istiyorlardı. Şaumyan yönetimi Türkiye ve Avrupa cephelerinden dönen Ermeni asıllı Rus askerlerini Bakü’de topluyor, Bakü ve çevresindeki Ermenileri silah altına çağırıyordu. Bu durum Kafkaslarda yaşayan Türkler arasında infiale yol açmış, göçmen Ermeniler ile bölgenin yerlisi olan Türkler arasında sürtüşmeler başlamıştı.

Rus Çarlığını devirip idareyi ele geçiren Bolşevikler, Musul’da bulunan 6. Ordu ile

1 Ocak 1918’de mütareke imzalayıp ordularını geri çekmeye başlamış, arkasından da 3 Mart 1918’de Brest-Litovsk Anlaşmasını imzalamışlardı. Bu anlaşma hükümlerine göre;

  • Rus askeri Doğu Anadolu’yu 6-8 hafta içinde terk edecek,
  • Ermeni çeteleri silahsızlandırılacak,
  • Ruslar Ardahan, Kars ve Batum’u derhal boşaltacak; bu bölgenin geleceğine yerli halk ile komşu devletler karar

Rus kuvvetleri geri çekildikçe, boşalttığı yerleri Ermeni Taşnak kuvvetleri dolduruyordu. Bunlar Rus ordusunun geride bıraktığı ağır ve hafif silahlara, nakliye araçlarına, işe yarayacak hayvan ve her türlü eşyaya el koymaktaydılar. Türkler ise ancak Gence civarında durdurabildikleri trenlerdeki piyadelerin silahlarını alabilmekteydiler. Kafkas cephesinden geri çekilen Rus askeri birliklerinin yerini alan Ermeni kuvvetleri 36 piyade taburu ve geri teşkilatları ile 50 bin kişilik bir askeri güce ulaşmıştı.

Kafkaslar yeniden şekilleniyor, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti kuruluyor

Türk askeri Doğu Anadolu’da 26 Mart 1918’e kadar yürüttüğü askeri harekâtla Ermeni ve Rum çetelerinin tedhiş ve katliam yaptığı Kelkit, Erzincan, Bayburt, Tercan, Trabzon, Malazgirt, Hınıs, Erzurum, Köprüköy, Tortum ve Oltu’yu kurtardı; 8 Nisanda Van’a girdi. Van’da Rus ve Ermeniler korkunç katliamlar yapmışlar, şehri harabeye çevirmişlerdi. Türk ordusunun ileri harekâtında Ermeniler firar ederken, geçtikleri Türk köylerinin tamamını yakıp yıkmışlardı.

Rusların çekilmesinden sonra İngilizler, Ermenilerin hamiliğini üstlenmiş ve bunları teşkilatlandırmaya başlamıştı. Petrol bakımından zengin olan Bakü’ye hâkim olmayı planlayan Almanlar, Türkleri kendileri için rakip görüyor, Gürcülerle ilgileniyorlardı. Brest-Litovsk Anlaşması sonrası Ermeniler Ardahan ve Karsı işgal etmiş, Şaumyan sayesinde Bakü’de duruma hâkim olmuşlardı. Ermeni çeteleri yörelerinde katliamlara devam ediyorlardı. Batum’u Gürcüler almıştı.

Kafkas cephesinde 3. Ordu, Ermeniler ve Gürcülerden Ardahan, Kars, Batum ve Gümrü ile Karakilise civarını aldı. Bu gelişmeler üzerine Ermeniler, Gürcüler ve Azerbaycan Türklerinin Tiflis’te 26 Mayıs 1918’de yaptıkları toplantıdan bu üç unsurun kendi devletlerini kurma kararı çıktı. Ermeni ve Gürcüler toplantı sonrası hemen devletlerini kurduklarını deklere ettiler.

Bu sıralarda Enver Paşanın talimatıyla Kafkaslar ve Azerbaycan’ın savunulması için Nuri Paşa komutasında Gence’de “Kafkas İslam Ordusu” kurulmuştu. Mehmet Emin Resulzâde Bey liderliğinde teşkilatlanmış olan vatanseverler burada toplanıp Azerbaycan Millî Şurası’nı oluşturdular. 28 Mayıs 1918’de de Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ilan ettiler.

Bakü, Ermeni asıllı komünist Şaumyan’ın yönetimindeki Bolşevikler ve Taşnak Ermenileri ile bir İngiliz birliğinin işgali altındaydı. Bu nedenle ikinci büyük şehir olan Gence, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin geçici olarak başkenti yapıldı. Böylece Güney Kafkaslarda Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan bağımsız devletler haline geldiler.

Osmanlı Devleti, Batum’da Ermenilerle 31 Mayıs 1918’de Barış ve Dostluk Anlaşması’nı; Gürcüler ile 3 Haziran 1918’de Barış Anlaşması’nı imzaladı. Azerbaycan ile 4 Haziran 1918 tarihinde imzalanan Yardımlaşma ve İşbirliği Anlaşması’nda “Ülkede asayiş ve güvenliği sağlamaya ihtiyaç duyulursa Osmanlı Devleti Azerbaycan Hükümetine silahlı kuvvetleri ile yardımda bulunmayı kabul eder” ifadesi yer aldı.

Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin ilk Devlet Başkanı Mehmet Emin Resulzâde
Bey

Osmanlı Devleti ile Ermenistan Cumhuriyeti Arasındaki “Barış ve Dostluk Antlaşması”, Osmanlı Devleti’nin Kafkasya’daki Ermeni Devleti üzerinde herhangi bir tasarrufta bulunmaya niyetli olmadığını gösteren önemli bir belgedir. Ermeniler, Birinci Dünya Savaşı’na Hazar Denizi, Karadeniz ve Akdeniz’in çevrelediği “Büyük Ermenistan” hedefine erişmek ve bu çerçevede bölgeyi kolonize etmek üzere Doğu Anadolu’ya girmişlerdi. Bu emellerine ulaşmak için yaptıkları mücadelede ağır bir yenilgiye uğramışlar, bununla birlikte Osmanlı’dan büyük bir anlayış görerek devletlerini kurabilmişlerdi.

Bölgeye barış ve huzur gelir gibi oldu. Yeşermeye başlayan Türk-Ermeni dostluğunun ilk tohumlarını atmak üzere Aharonian başkanlığında bir Ermeni heyeti, temaslar yapmak üzere Haziran 1918’de İstanbul’a geldi. Dört aya yakın bir süre İstanbul’da kalan bu heyet, Padişah’ın yanı sıra İttihat ve Terakki yönetiminin önde gelen isimleriyle de görüştü. Aynı günlerde, İstanbul’da çıkan Taşnakçı Hayrenik Gazetesi’nde ilginç yazılar göze çarpıyordu: “Ermenistan Cumhuriyeti, kuruluşunu Türkiye’ye borçludur. Daha dün en müthiş düşmanımız olan Çar Hükümeti’nin Ermenileri isyan ettirip, Türkiye’nin hayati menfaatleri zararına bir Ermeni Hükümeti teşkil etmek arzusunda olduğuna yeni Ermeni siyasetçileri dikkat etmelidirler.” Hatta gazete, “Ermenilerin 1. Dünya Savaşı’nda, İtilâf Devletleri’nin safına geçmekle yanlış ata oynadıklarından dolayı Ermeni toplumu adına pişmanlığını dile getiriyor ve Ermenilerin, maddî ve manevî ilerlemelerinin daima Türk hâkimiyetinde gerçekleştiğini, Osmanlı öncesi Ermeni tarihinin istikrarsızlık ve iç savaşlarla dolu olduğunu, fakat Türklerle medeniyete, refaha ve hürriyete kavuştuklarını” yazıyordu.

Türk Kafkas İslam Ordusu harekete geçiyor

Ermeni Cumhuriyeti görüntüde bu dostluk rüzgârlarını estirirken, Erivan dâhil Ermeni egemenliği ve hâkimiyetinin olduğu pek çok yerde Türklere karşı yürütülen sindirme, taciz ve kaçırtma eylemleri devam ediyordu. Kuzey Kafkasya’da ve Azerbaycan’da Bolşevik Ruslar ve Çarlık kalıntısı Rus Kazakları ile işbirliği yapan Ermeniler benzer eylemlerini sürdürüyorlardı.

Bakü’de Bolşevik güçleri “Türkleri şehri terk ettirme ve nüfus yapısını lehlerine döndürme” için hazırladıkları planları uygulamaya koydular. Komünist Ruslar ve Ermeni Taşnaklar’ın Türklere yönelik baskı, şiddet ve tacizleri kısa sürede saldırılara dönüştü, saldırılar Karabağ Bölgesine yayıldı. Özellikle Bakü, Şamahı ve Ermenistan Cumhuriyeti’nin başkenti Erivan’da Türklere yönelik etnik arındırma harekâtı hız kazanmıştı.

İngilizler, Azerbaycan’ı kontrol etmek için oluşturulmuş Rus ve Ermeni birliklerine yardım etmek amacıyla Bakü’de 1200 kişilik çok iyi silahlanmış bir kuvvet bulunduruyorlardı. Bakü, İngiliz-Rus-Ermeni ittifakının işgali altındaydı. İşgal ortamından yararlanan Ermeni Taşnaklar, Bakü ve civarında 20 binden fazla Türkü katletmiş, bu olay Azerbaycan’da çok ciddi rahatsızlık doğurmuştu.

Resulzâde Mehmet Emin Bey Kafkaslardaki Türk ve Müslüman halka yönelik Ermeni katliamlarının bir an önce durdurulması için Osmanlı Devletinden yardım istedi. Bunun üzerine Şark Orduları Komutanlığı bünyesinde bulunan 5. Kafkas Piyade Tümeni’nin, Kafkas İslam Ordusu’na katılması kararlaştırıldı. Tümenin öncü kuvvetleri Gence’ye harekete geçti. Yol üzerinde rastlanan ve Bakü petrollerini hedef alan Alman birlikleri zorlanarak Tiflis’e dönmeleri sağlandı, Ermeni çeteleri temizlendi. Tümenin geri kalanı 15 Hazirana kadar Gence’ye ulaştı. Bu tarihten itibaren Kafkas İslam Ordusu’nu Türk Kafkas İslam Ordusu olarak isimlendirebiliriz. Gence’de ilk harekât olarak civardaki Ermeniler etkisiz hale getirilip silahsızlandırıldı. Anadolu’dan gelen Mehmetçik ilk şehitlerini bu harekâtta vermiştir.

Türk Kafkas İslam Ordusu
Kaynak: http://www.yusufkisa.com/genel/azerbaycan-osmanliturkiye-iliskileri-gunumuze-kadar- kapsamli/

Gelişmeler, Bakü’de yönetimi gasp etmiş Bolşevik Rus ve Ermeni Taşnak ittifakının başında bulunan Şaumyan ve ekibini telaşlandırmıştı. Şaumyan durumu Lenin’e bildirdi ve Kızılordu’nun acilen yardıma gelmesini istedi. Osmanlı tarafı ise İngilizlerin İran üzerinden Azerbaycan’a girmesini ve Bakü’yü ele geçirmesini engellemek için teşkilatlandırdığı birliklerini Tebriz, Hoy ve Urumiye gölü civarına sevk etti. Enver Paşa, Şark Orduları Komutanı Halil Paşaya ve Türk Kafkas İslam Ordusu Komutanı Nuri Paşaya gönderdiği gizli emirlerde Bakü’nün bir an önce düşmandan temizlenmesini istiyordu.

Bakü kurtarılıyor

Bakü’deki Şaumyan yönetimi Bolşevik Ruslar ve Ermeni Taşnaklardan 30 taburdan oluşan bir Kızılordu birliği kurmuştu. Bu askeri birlik Bakü ve çevresinde bulunan petrol ve sanayi tesislerinde çalışan işçi ve Ermeni gönüllülerle takviye edildi. Bu kuvvetler Gence yönünde harekâta başladı. Kızılordu birlikleri geçtiği yerlerde 50 den fazla Türk köyünü yakıp katliamlar yaptı, insanları öldürdü. Yapılan muharebelerde Kafkas İslam Ordusu kuvvetlerine karşı bazı üstünlükler de sağladı, zayiat verdirdi, aldığı Türk esirlere acı ve elem verici işkenceler yaptılar. Sonunda Türk Kafkas İslam Ordusu, Gökçay’da kesin bir zafer kazanarak Kızılordu birliklerini geri püskürttü. Bu muharebelerde düşmandan çok sayıda silah ve mühimmat ele geçirildi. Savaş bölgesindeki Ermeni ve Ruslar itaat altına alınıp silahsızlandırıldılar. Bozgun halinde kaçan düşman birliklerine taarruz devam ettirilerek savunma hattı oluşturmaları engellendi, Aksu ve Kürdemir kurtarıldı.

Osmanlı Ordularının 1918 yılı Kafkaslar Harekâtı
Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Dosya:Ofensiva_turca_de_1918_en_el_Caucaso.png

Bakü’ye kadar olan bölge alındıktan sonra Türk Kafkas İslam Ordusu bütün gücünü Bakü’nün kurtarılmasına yöneltti. Bolşevikler, Ermeniler ve İngilizler hatta Osmanlının müttefiki olan Almanlar petrol bakımından zengin olan Bakü’nün Türklerin eline geçmesine karşı idiler. O tarihte Bakü’de silahlı muharip güç olarak 18 bin Ermeni, 1200 İngiliz, 1500 Rus ve bunlara destek sağlayan pek çok Ermeni’yle birlikte 30 bine yaklaşan düşman kuvveti bulunmakta idi. Bakü cephesinde savaşan Türk Kafkas İslam Ordusu ise Anadolu’dan gelen 8 bin Türk askeri ile 7 bin Azerbaycan Türkünden oluşan milis kuvvetine sahipti.

Türk Kafkas İslam Ordusu 15 Eylül 1918’de taarruza geçti. Savaşın sonucunu gören İngilizler Bakü’yü terk edip gemilerle Güney Azerbaycan’daki sahil şehri Enzeli istikametine doğru ricat ettiler. Bakü sokaklarında saat 15.00’e kadar devam eden çatışmalarda Ermeni ve Rus birleşik güçlerinin direnişi tamamen kırıldı. Bunlar da yine silahlarını da yanlarına alarak gemilerle kaçıp, Dağıstan’ın Derbent şehrinde bulunan Rus Kazağı Biçerakov’un komutası altına girdiler. Bakü yönetimi, Türk komutanları ile temasa geçerek şehri teslim etti. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti başkentini Gence’den Bakü’ye taşıdı.

Ermenilerin askeri liderlerinden olan Andranik[7], Balkan ve Birinci Dünya Savaşları boyunca Balkanlarda, Doğu Anadolu’da, Kuzey ve Güney Azerbaycan’da vahşice işkencelerle Türkleri katletmiş bir canidir. Emrindeki Ermeni çeteleriyle 22 Haziran 1918 tarihinden itibaren Culfa, Nahcivan ve Ordubad yörelerindeki Türk köylerini basmış, talan etmiş, halkı katletmişti. Türk Ordusunun 20 Temmuz 1918’de Nahcivan’a girmesi üzerine, Andranik kuvvetleri bu sefer de Karabağ taraflarına kaçmış, kaçarken de yolu üzerindeki Ermeni köylerini Karabağ’a göç ettirerek bölgedeki nüfus sayısını Türkler aleyhine çevirmeye çalışmıştı.

Andranik, Karabağ bölgesindeki Ermenilerden de takviye alarak 700 piyade ve 400 süvariden oluşan ağır silahlar da dâhil teçhizatlı bir kuvvet topladı. 22 Ağustos 1918’den itibaren bölgedeki Türklere karşı saldırılara başladı. Andranik’in elebaşılık ettiği Ermeni çeteleri Türklerin hayvanlarını alıyor, direnenlerini öldürüyor; evlerini, okullarını ve camilerini yakıp yıkıyordu. Özellikle ihtiyarlar, kadınlar ve genç kızlar akla gelmez işkencelerle vahşice katlediliyordu. Katliam haberleri üzerine Şuşa’da bir heyet kurulmuş, bu heyet bölgede sükûnetin sağlanması ve Ermeni çetelerinin silahlarını bırakması için teşebbüs etmiş fakat sonuç alınamamıştı. Bunun üzerine Türk Kafkas İslam Ordusu’nun duruma müdahale etmesi istendi. Aksi durumda Karabağ bölgesinde yaşayan Türkler tamamen katledilmiş olacaktı. Türk Kafkas İslam Ordusu’nun 1. Azerbaycan Tümeni, Şuşa ve Karabağ’a yaptığı harekâtlarla Şuşa’da Ermeni muhasarası altında kalan 20.000 Türkü kurtardı, bölgede Andranik kuvvetlerinin yapacağı katliamları önledi ve Ermeni çetelerini etkisiz hale getirdi.

Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’ne destek

Dağıstan Türkleri Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’ni kurmuşlar,1918 yılının Nisan ayında bir heyet göndererek Enver Paşa’dan “Türk Ordusunun kendilerini himaye etmesini” istemişlerdi. Ancak, Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti, kuzeyde Bolşevikler güneyde ise Çar yanlısı Rus Kazağı Biçerakov kuvvetleri arasında sıkışıp kalmıştı. Biçerakov 15 Ağustostan ibaren Derbent’i ve Mohaçkale’yi işgal etmiş, Bakü’den kaçan Ermeni ve Rusların katılımıyla kuvvetlerini de artırmıştı. Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’nin varlığını sürdürmesi için Dağıstan’ın çeşitli bölgelerini işgal etmiş Bolşevik ve Biçerakov kuvvetlerinden temizlenmesi gerekiyordu. Azerbaycan’da bulunan 15. Piyade Tümeni ile Dağıstan’lı milislerden oluşan “Kuzey Kafkasya Ordusu” kuruldu. 15. Piyade Tümeni, 20 Eylül 1918’den İstanbul’a sevk emrini alıncaya kadar geçen sürede Derbent ve Mohaçkale’yi alarak düşmandan temizlemiştir.

Gelişmeler ve Türk Kafkas İslam Ordusu’na “geri dön!” emri

Türk Kafkas İslam Ordusu’nun harekâtı devam ederken İstanbul’a gelen Ermenistan Cumhuriyeti heyeti, 6 Eylül 1918 günü Sultan Vahideddin tarafından kabul edildi. Heyet başkanı Aharonian’ın, 9 Eylül’de, Ermenistan Başbakanı Kaçaznuni’ye çektiği telgrafında; “6 Eylül günü, namazdan sonra, Sultan’ın huzuruna kabul edildik. Tahta çıkmasından dolayı tebriklerimizi ilettikten sonra, imparatorluğun devamı ve başarıları için iyi niyetimizi bildirdik. Bağımsız bir Ermenistan kurma düşüncesini ilk olarak Osmanlı Hükümeti’nin düşündüğünü hatırlattıktan sonra, bunu Ermeni ulusunun hiç unutmayacağını ve Ermeni Hükümeti’nin her iki ülke arasındaki dostça ilişkinin sürmesi ve güçlenmesi için olanca gücüyle çalışacağını bildirdik.” İfadeleri yer alıyordu.

Bu arada Eylül 1918’de Berlin’e giden Talat Paşa, Alman müttefiklerine Ermeni Devleti’ni tanımaları için teklifte bulunmuş, ne var ki Gürcistan’ı tanıyan Kayzer Almanyası’ndan bu hususta olumlu cevap alamamıştı.

1918’in Eylül ayına doğru giderek gelişmeye başlayan Osmanlı- Ermeni Cumhuriyeti dostluğu, kalıcı olamadı. Ekim 1918’de, Mondros Ateşkesi’nin imzalanıp Osmanlıların silâhlarını bırakmaya başlamasıyla birlikte, Ermeniler kendilerine bir fırsat doğduğunu hissederek, yeniden saldırgan politikalarına döndüler.

Müttefiklerinin yenilip ateşkes istemesi üzerine Osmanlı Devleti de 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi’ni imzaladı. Mütareke şartlarına göre Osmanlı Devleti’nin savaştan önceki sınırlarına çekilmesi gerekiyordu. Ermenilerin İstanbul’daki temsilcileri dönemin hükümet başkanı Ahmet İzzet Paşa’yı ziyaret ederek, “Türk Askerlerinin Bakü’de 30 bin Ermeni’yi katlettiğini, Karabağ’da da askeri harekâtın devam ettiğini” iddia ederek, bölgede daha fazla insan ölmemesini istediler. Bu ve benzeri şikâyetler ile yeni gelişmeler doğrultusunda Türk Kafkas İslam Ordusu İstanbul’dan aldığı emirle 16 Kasım’da Bakü’yü terk etmeye başladı ve 15 Aralık 1918 tarihinde Osmanlı askerlerinin Azerbaycan’dan çekilmesi tamamlandı.

Daha sonrasında Osmanlı Ordusunun terk ettiği bölgelerde Ermeni tedhiş ve katliamları devam etmiştir. Bu defa, 28 Nisan 1920 tarihinde Bolşevik olarak Bakü’ye giren Pankaratov komutasındaki Ermeniler, birkaç gün içinde şehir halkının yarısından fazlasını, on altı bin Azerbaycan Türkünü acımasızca öldürdüler. Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti, Ermeni militanları tarafından desteklenen Bolşevikler tarafından işgal edildi.

Ermenilerin uyguladığı etnik temizlik politikası

Çarın, 1849 tarihinde çıkardığı ferman ile Özerk Erivan Ermeni Bölgesi’nin kurulmasından itibaren, Kafkaslarda Ermeni hâkimiyetinin bulunduğu bölgelerde sistemli bir şekilde yürütülen katliam, tedhiş ve kaçırtmalar sonucu Türk nüfusu sürekli azaltılıp yok edilmek istenmiştir. Bu etnik temizlik politikaları, dönemin tarihçileri tarafından da sık sık dile getirilmiştir [8]. İzlenen etnik temizlik politikalarının sonucu, Ermeni hâkimiyetindeki bölgenin nüfus yapısındaki değişmelerden de apaçık görülmektedir. Ermenilerin 1897 tarihinde yaptıkları nüfus tespitinde Özerk Erivan Ermeni Bölgesinin toplam nüfus 829.550 ve bunun da 313.178’i Azerbaycan Türkü olarak deklere edilmişti. Büyük Sovyet Ansiklopedisi’nin

  • 1926 yılı baskısında Ermenistan’ın toplam nüfusu 510.000, bu nüfusun 795.000’i Ermeni, 575.000’i Azerbaycan Türkü ve 140.000 diğer milliyetler;
  • 1960 yılı baskısında Ermenistan’ın toplam nüfusu 1.501.600, bunun 1.301.000’i Ermeni, 107.700’ü Azerbaycan Türkü, geriye kalanı diğer milliyetler ve
  • 1995 yılı baskısında Ermenilerin nüfusunu 2.101.752 ve Azerbaycan Türkünün nüfusunu ise 000

olarak verilmiştir.

2001 yılında Ermenistan’da yayınlanan “Ansiklopedia Hırist Armenia” isimli ansiklopedide Ermenistan’ın nüfusu 2.969.555, Ermenistan’da yaşayan Azerbaycan Türklerinin sayısı da 5.568’dir. Günümüzde ise Ermenistan’ın nüfusu resmi belgelere göre iki buçuk milyondur ve bunun içerisinde Ermenilerin dışında tek bir fert bile yoktur. 1926 yılında nüfusu 575.000 olan Azerbaycan Türküne ve diğer 140.000’e ne olmuştur? Kafkasya gibi karmaşık bir etnik yapıya sahip olunan bölgede, nüfusunun yüzde yüzü Ermeni olan bir ülke nasıl yaratılmıştır? Bu insanlar, kaybolmaları mümkün olmadığına göre belli ki soykırıma uğratılmışlar, zorla sürgüne gönderilmişler ve etnik temizliğe uğratılmışlardır.

İran Azerbaycanı’nda Türk katliamları

Birinci Dünya Savaşı döneminde Ermeni silahlı çeteleri tarafından İran’ın en gelişmiş Urmiye, Hoy, Makü, Salmas ve diğer Azerbaycan kentlerinde 150 ila 200 bin Türk ve Müslüman’ı feci şekilde katledilmişlerdir.

Bu acımasız, masum Müslüman katliamına, İran İslâm Cumhuriyeti’nin de aslında sessiz kalmaması gerekirdi. Ama ne yazık ki, günlük siyasetin çıkar hesapları sebebiyle bu büyük insanlık faciasına karşı duyarsız kalmaktalar.

Yazar

Gürbüz Mızrak

Peki ben ne yapabilirim?
Bizi okuyor, beğeniyor ve “Peki ben ne yapabilirim?” diye soruyor musunuz? Bağış yaparak bizi destekleyebilirsiniz. Bağışlarınızla faaliyetlerimiz daha sık, daha geniş ve daha etkili olacaktır. TIKLAYINIZ!

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar