Kassandra damgası

Uzay istasyonunda yapılan bir keşif ve bu keşfin yarattığı kaos insanlığın gidişatını sorgulatıyor: İnsanlık yolun sonuna mı geldi? Kötülüğü engellemek mümkün mü? Gerçeği görmeden ya da görmezden gelerek bahtiyar yaşanabilir mi?


Paylaşın:

Kassandra Damgası-Cengiz Aytmatov

Dünya gittikçe daha da yaşanmaz hâle geliyor: nükleer savaşlar, kimyasal savaşlar, biyolojik savaşlar, silahlı ya da silahsız savaşlar… Sosyal gerilimler, siyasi çatışmalar, iklim krizleri, çevre felaketleri, kuraklık… Ahlaki çöküntüler, aile birliklerinin bozulması, kültürel yozlaşmalar…

Genel hatları ile çizmeye çalıştığımız bu karanlık tabloda, “bu kirli dünyaya çocuk getirmek” fikri ne kadar mantıklı bir fikir? Ya da en çok “z kuşağı” diye tabir edilen nesilden duyduğum şekilde sorayım:  “Beni bu dünyaya getirirlerken bana mı sordular?

Çağımızın çıkmazları bütün yaş gruplarını çarkları arasına alıp sıkıştırıyor, eziyor ve tabiri caizse posasını da bir kenara fırlatıyor. Böylece dünyaya geldiğine bin pişman milyarlarca insan oradan oraya savruluyor. Peki ya “dünyaya geldiğine bin pişman milyarlarca insan”a, daha annesinin karnındayken fikirlerini sorma imkânımız olsaydı? Ya da embriyoların dilinden anlayabilseydik kötülükleri doğmadan önleyebilir miydik? Mesela Hitler veya Stalin daha embriyo iken dünyaya gelmeyi reddetseydi ve gelmeseydi I. Dünya Savaşı sonrasında dünya daha güzel bir yer olabilir miydi? Bu ilginç soruları Cengiz Aytmatov’un bu distopik romanı sorduruyor ve gerçekten düşündürüyor: “Kötülüğü engellemek mümkün müdür?”

Usta yazar Aytmatov, kendi ikliminden çıkıp; bambaşka iklimlere ve çağlar ötesine anlatıyor hikâyesini. Olaylar Aytmatov’un eserlerinde alışkın olmadığımız bir iklimde Amerika, Rusya ve uzay üçgeninde geçiyor. Yerel simgelerin pek kullanılmadığı bu kitapta “Uzay Rahibi”, “ fütürolog(gelecek hakkında tahminlerde bulunan bilim adamı)”, Kızıl Meydan’daki hayaletler, yüzyıllara tanıklık etmiş baykuş gibi kurgusal karakterler var. Konusu ve kurgusuyla oldukça dikkat çekici bir distopya. Çağının gerçeklerini, hayal dünyası ile harmanlayınca ortaya zamandan azade bir roman çıkmış adeta.

İçeriğinden bahsetmeden önce, kitabın isminden bahsedelim. Kassandra Damgası ismi eski Yunan mitolojisine dayanıyor. Mitolojiye göre Kassandra, Apollon’un âşık olduğu va kahinlik yeteneği verdiği bir kadın. Kassandra, Apollon’un aşkını reddedince, Apollon tarafından cezalandırılıyor ve bundan sonra hiç kimse onun kehanetlerine inanmıyor. Kitabın başında yer alan bu mite bakıldığında, Aytmatov’un Filofey’in keşfine neden Kassandra damgası ismini verdiği anlaşılıyor. Filofey’in kehanetinin doğru, fakat uğursuz olduğunun ve insanların bunu kabullenemeyeceğinin bilincinde olduğunu buradan anlayabiliyoruz.

Uzaydaki rahipten Papa’ya mektup

Bilimsel araştırma yapmak amacıyla uzaya çıkan Rus ekibin içinde yer alan Andrey Kriltsov, görev bitiminde uzayda kalmayı öncesinde planlamıştır. Bu görev onun için sadece bir uzay yolculuğu ve bilimsel araştırma değil aynı zamanda kendini cezalandırdığı bir sürgündür. Sürgünün sebebi bir vicdan muhasebesine dayanmakta olup, usta yazarın müthiş kurgusuyla birlikte kitap boyunca perde perde açılacaktır.

Bu gönüllü sürgünde kendisini “Uzay Rahibi Filofey” olarak tanımlayan Andrey Kriltsov, planladığı gibi dünyaya dönmeyi reddeder ve ekip dünyaya döndükten sonra da araştırmalarına devam eder. Bir gün dünyayı karıştıracak bir şey keşfeder. Dünya üzerinde yaşayan hamile kadınların bazılarının alnında kırmızı bir benek belirmektedir. Filofey’in keşfine kadar kimse bu beneklere bir anlam veremez. Kitaptaki olaylar, Filofey’in hamile kadınların alınlarında beliren bu beneklerin anlamını çözdüğünü iddia ettiği Papa’ya yazdığı uzun mektubuyla başlıyor. Filofey bu mektubu Papa’ya ve Tribün Gazetesi’ne yayımlanması notuyla gönderiyor. Tribün Gazetesi’nde yayımlanan ve büyük yankı uyandıran mektup, Fütürolog Robert Bork’u da heyecanlandırıyor. Bork bu iddianın doğru olabileceğini düşünüyor ve Filofey’in haklı olabileceğini anlatan bir makale yayımlıyor.  Fütüroloğ’un Filofey’i haklı bulması ve bunu açıkça beyan etmesi, kamuoyunun hoşuna gitmiyor ve bu durum büyük bir infiale yol açıyor. Fütorolog ve Filofey’in hayatları bu noktada kesişiyor ve bu andan itibaren de olaylar bambaşka bir hâl alıyor.

Filofey mektubunda Kassandra damgasının anlamını şu şekilde özetliyor:

Karar verme şansım olsaydı hiç doğmamayı tercih ederdim. Sorgunuza cevap olarak gönderiyorum sinyali, beni, dolayısıyla da yakınlarımı, gelecekte bekleyen felaketlerin ve acıların işareti olarak kabul edebilirsiniz. Bu sinyali çözebildiğiniz takdirde şunları bilmenizi isterim:  ben Kassandra Embriyosu, hiç doğmadan, hiç kimseye fazla acı vermeden yok olmak istiyorum. Siz soruyorsunuz, ben cevaplıyorum. Ben yaşamak istemiyorum.”

Dur! İleride yol yok!

Kendisini öylece hayatın akışına bırakmış insanoğlunun, kötülüğün kaynağını kendisinden başka her şeyde aradığını, her şeyi kötülemekle geçen zamanda ise insanlığın geri dönülmez felaketlerle dolu bir yola girdiği fikrini görebiliyoruz kitapta. Tanrı tarafından Kassandra embriyoları yoluyla verilen mesajı gelin arka kapaktan okuyalım: “Gerçek şu ki yeryüzünde biz insanlar dışında bir kötülük kaynağı yok. Ama her bir insan kötülüğün kaynağını kendisi, kendi ailesi, nesli, milleti, devleti be biraz daha ileri gidersek ırkı, dini, ideolojisi dışında, yani bir başkasında arıyor. Ve hayat kötülüklerle sürüp gidiyor. Nihayet embriyoların hayatı protesto etmesine kadar geldik. Dur! İleride yol yok!”

Filofey her ne kadar buluşunu Kassandra’nın kahinliğinden yola çıkarak Kassandra damgası olarak adlandırsa da, insanlığın kurtuluşuna dair ufak da olsa bir umut beslemektedir. Yaptığı buluşun insan neslinin kurtuluşu ve devamı için çok hayati olduğunu ve insanların onu anlayıp tedbir alma yoluna gideceğini düşünen Filofey ne yazık ki hayal kırıklığına uğrayacaktır. İnsanların onu anlaması bir yana keşfi duyurması bile bir kaosa yol açmıştır.

Kitap Filofey’in uzay sürgününe sebep olan olayları anlattığı mektupla son buluyor. Bu mektubu dikkatle okursak kominizm zulmünde inleyen ruhların sesini duyabiliyoruz. Aytmatov, her kitabında olduğu gibi bu kitabında da Sovyet Rusya’nın kominizm baskısını bizlere bir şekilde aktarıyor. Bu kitapta da bu baskıyı X-bireyler projesinde görebiliyoruz. Filofey, yazdığı son mektupta parti temsilcisinin onu bu proje için nasıl ikna ettiğini anlatıyor. Görevi kabul eden Andrey Kriltsov ekibiyle birlikte, mahkûm kadınlar üzerinde bir takım biyolojik deneyler yapıyor. Bu yolla parti her durumda kendilerine amade “X-bireyler” yani “itaatkâr köleler” oluşturmayı hedefliyor.

Doktor Andrey Kriltsov’un Uzay Rahibi Filofey olma yolundaki macerası boyunca aslında modern zaman ve insanlık sorgulanıyor. Okurken, sorgulatabilen, yaşanmışın hayal gücü ile karıldığı, her devrin romanı diyebilirim bu kitap için. Tavsiye eder, keyifli okumalar dilerim.

Yazar

Şadiye Okur

Yorum Yap

Kayıt olmadan yorum yapabilirsiniz.




Benzer Yazılar